Hz. Zülkifl`in Hayatı

Zulkifl (Arapça: ذو الكفل, İbranice: יחזקאל Ezekiel), [1] Kurân'da adı geçen
peygamberlerden biri.[2] Peygamberliği kesin olarak belli olmayıp, âlimlerin
ekserisi peygamber olduğunu söylemişlerdir. Asıl ismi Bişr olup, lakâbı
Zülkifl'dir. Elyesâ aleyhisselâmdan sonra, kızmadan sabır göstererek dinin emir
ve yasaklarını İsrâiloğullarına bildirmeyi üzerine aldığı, kefil olduğu içim
kefâlet sâhibi mânâsında Zülkifl denilmiştir. Elyesâ aleyhisselâmın amcasının
oğludur. İsrâiloğullarına Mûsâ aleyhisselâmın dininin emir ve yasaklarını tebliğ
etmiştir.[3]

Kurân'da iki yerde kendisinden bahsedilmektedir:
"İsmâil, İdris ve Zülkifl, hepsi
sabredenlerdendi. Onları rahmetimize soktuk. şüphesiz onlar salih
olanlardandı"
(el-Enbiyâ, 21/85, 86).

Âyette geçen "Zülkifl",
adı değil lakabıdır ve "nasip ve kısmet sahibi" anlamına gelir. Fakat
burada dünyevî zenginliği değil, onun üstün kişiliğini ve âhiretteki derecesini
kastetmek için kullanılmıştır. Onun gerçek adı hakkında çok farklı rivayetler
vardır.[2]
Bu lakab, kendisine Elyesa' -aleyhisselâm-'dan sonra, dînin
emirlerini İsrâîloğulları'na bildirmeye kefîl olup, bir de zamanındaki
peygamberlerin amellerini işleyip kat-kat sevâba nâil olduğu için verilmiştir.
Nitekim Arapça'da “zü” sâhip, “kifl” de kefâlet (kefillik), nasîb,
kısmet, kat (misil) gibi mânâlara gelir. Bu lakap ile, dünyevî zenginlik ve
kısmetler değil, üstün kişilik husûsiyetleri ve âhiretteki yüksek dereceler
kastedilmektedir.
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-'tan şöyle bir rivâyet vardır:
Allâh Teâlâ, İsrâîloğulları
peygamberlerinden birine, lutfetmiş olduğu nübüvvetin yanında bir de mülk ve
saltanat verdi. Bu peygamberin vefâtı yaklaştığında, O'na rûhunu kabzedeceğini
vahiyle bildirdi: «Mülkümü, İsrâîloğulları'ndan geceleri sabaha kadar namaz
kılan, gündüzleri oruç tutan ve insanlar arasında kızmadan hükmedecek birine
ver!» buyurdu. Bu peygamber, kendisine verilen emri, İsrâîloğulları'na bildirdi.
Aralarından bir genç kalkıp: «–Bu işe ben kefil olurum! Bu vazîfeyi üstlenirim!»
dedi. Peygamber o gence: «–Bu kavmin içinde senden daha büyükleri var; sen
otur!» dedi. Sonra ikinci defa aynı teklifi yaptı, yine o genç: «–Ben kefil
olurum.» dedi. Üçüncü defa aynı teklif tekrarlanınca, cevap veren, yine o genç
oldu. Bunun üzerine teklifi yapan peygamber, yerine onu kefil bırakıp mülkünü
ona verdi. Bu genç, Bişr idi.” Şeytan, bu gence hased etti. Gencin üstlendiği
vazîfeyi gerçekleştirememesi için çeşitli hîleler yaptı. Fakat o, iblîs'in
vesveselerine meyletmeyerek, yüklendiği emâneti lâyıkıyla taşıdı. Gayreti
eksiksizdi. Bu sebeple kendisine “Zülkifl” denildi
.[4]
Rûhu'l-Meânî
sahibi müfessir Alûsî, Zülkifl hakkında birbirini tutmayan bilgiler bulunduğunu
kaydeder. Bu rivayetler arasında onun peygamber olmadığını iddia edenler de
vardır. Ayrıca Zülkifl lakâbının Hz. İlyas'a,
Hz. Zekeriyya'ya verilen lakaplar olduğu da bu
rivâyetler arasında yer alır.[5][6]
Yahudiler, O'nun, İsrailoğulları'nın
esâreti sırasında peygamber tayin edilen ve vazifesini Habur ırmağı yakınlarında
bir bölgede yapan Hereksel olduğunu iddia etmişlerdir. Âlimlerin bir kısmı da
onun Eyyub (a.s)'ın kendisinden sonra peygamber olan Bişr adındaki oğlu olduğunu
söylemişlerdir. Fakat bu görüşlerin hiç biri kesinlik derecesine sahip
değildir.(Bişr-i Hâfî adlı evliyâ ile karıştırılmamalı. Akhenaton notu)

Zülkifl (a.s)'in peygamber olmadığı
söyleyenler olmuşsa da, âlimlerin ekseriyetine göre peygamberdir ve makbul olan
görüş de budur.[7][2]

Yüce Allah, Eyyûb
(a.s)
'in kıssasını arz ettikten sonra, peygamberlerinden bazılarını
anmış ve onları övmüştür. İnsanları tevhide çağıran, Allah'ın sevgi ve
övgülerini kazanan bu peygamberden biri de, Zülkifl (a.s)'dir. Bu konudaki
âyetlerin meâli şöyledir:

"Kuvvetli ve basiretli kullarınız İbrahim'i, İshâk'ı ve
Yakup'u da an. Biz, onları ahiret yurdunu
düşünme özelliğiyle temizleyip, kendimize halis (kul) yaptık. Onlar, bizim
yanımızda seçkinlerden, hayırlılardandır. İsmâil'i, Elyesâ'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de
iyilerdendir"
(Sad, 38/45, 46, 47, 48).[2]
Allahü teâlânın
İsrâiloğullarına gönderdiği peygamberlerden Elyesâ aleyhisselâmın eceli gelip
vefâtı yaklaşınca; Allahü teâlâ, rûhunu kabz edeceğini vahiyle bildirdi ve
''Mülkünü, İsrâiloğullarından gece sabaha kadar ibâdet eden, namaz kılan,
gündüzleri oruç tutan ve insanlar arasında kızmadan hükm edecek birine
ver.''
buyurdu. Bu peygamber, kendisine verilen emri İsrâiloğulları'na
bildirdi. Aralarından bir genç kalkıp: ''Bu işe ben kefil olurum, üzerime
alırım.''
dedi. Peygamber, o gence; ''Bu kavmin içinde senden daha
büyükleri var, sen otur.''
dedi. Sonra ikinci defâ aynı teklifi yaptı. O
genç, yine ''Kefil olurum.'' dedi. Üçünce defâ aynı teklif tekrarlanınca
cevap veren, yine o genç oldu. Bunun üzerine Elyesâ aleyhisselâm, onun yerine
halife bıraktı. Bu genç, Bişr idi. Bu sebeple o gence "Zülkifl" lakâbı
verildi.

Bu genç, aldığı vazifeyi eksiksiz olarak yerine getirmek için
çalışırken İblis (Şeytan) onu kıskandı ve bu vazifeyi yaptırmamak için çeşitli
hilelere baş vurdu. Fakat bu genç İblisin hilelerine aldanmadan aldığı vazifeyi
eksiksiz yerine getirdi. Bu hâlinde dolayı Allahü teâlâya şükür etti.[3]
Hz.
Zülkifl, geceleri uyutmayı garanti etmesi sebebiyle, gündüzleri kaylûle
(Güneş'in tepede olduğu zamanda, öğle ile ikindi arasında) bir miktar uyurdu.
İblis, kendi yardımcılarını ona gönderir, onu yoldan çıkarmaya ve verdiği sözden
döndürmeye gayret eder; fakat muvaffak olamazdı (başaramazdı). yardımcılar, âciz
kaldığı zaman bizzat kendisi geldi. Gündüz uykusuna yatmak üzereyken kapısını
çaldı. "Kim o?.." İblis; "Hakkı çiğnenen mazlûm bir ihtiyar." Hz.
Zülkifl, kapıyı açtı ve "Derdin nedir?" dedi. İblis; "Kavmimle
aramızda bir anlaşmazlığımız var. Onlar, bana zulmettiler. Şunları şunları
yaptılar..."
diyerek uzun uzadıya bir şeyler anlattı. Uyku vakti geçmiş, Hz.
Zülkifl'in uykusu dağılmıştı. İblis'e; "Ben, hüküm vermek üzere olduğum zaman
gelir, beni bulursun."
dedi.
Adam (İblis), ertesi gün muhakeme zamanında
gelmedi. Yine keylûle zamanı, tam yatacağı sırada geldi ve kapıyı çaldı.
Zülkifl, sordu; "Neden o zaman gelmedin?" İblis, cevap verdi: "O zaman
gelsem, onla senden korkuyor ve hakkını vereceğiz diyorlar. Senden ayrılınca da
bana cefa ediyorlar."
Zülkifl; "Sen, yarın muhakeme zamanı
gel."

Adam (İblis), yine gelmedi. Ama Zülkifl de iyiden iyiye uykusuz
kalmıştı. Adamlarına kimsenin kendisini rahatsız etmemesini tembih ettikten
sonra yerine yattı. İhtiyar, tekrar geldi ise de içeri bırakmadılar. Bu defa
melûn, doğrudan içeri girdi ve gürültü çıkardı. Zülkifl, başını kaldırdı, yine o
idi. Kapı, hâlâ kilitlediği gibi durmaktaydı. Bu defa onun Şeytan olduğunu
anladı. "Sen, Allah'ın düşmanı İblis misin?" dedi. "Evet, beni her
zamanki gibi âciz bırakmıştın. En son bu yola başvurdum. Belki kızdırabilirim
dedim; ama muvaffak olamadım."
[8][6]
Yukarıdaki rivayetlerde hüküm
verirken kızmama prensibi pek hoş, pek güzel bir şey ise de geceleri hiç
uyumamak ve gündüzleri oruç tutmak, İslam dininin getirdiği ölçüler içinde
düşünülürse, hoş bir şey değildir. Nitekim Resulullah Efendimiz'in en çok bir
gün oruç tutmak ve birgün tutmamaya izin verdiğini ve buna "Savm-ı Dâvûd"
(Davut Peygamber'in orucu denildiğini, bunun ötesinde meşrû bir oruç
bulunmadığını biliyoruz. Ancak Hz. Zülkifl'in Kurân'da peygamberlerin sırasında
zikredilmiş olması göz önünde tutulursa, onun peygamber olduğu hakkında şüphe ve
tereddüt kalmaz.[6]

Allahü teâlâ, Zülkifl aleyhisselâma peygamberlik
vazifesi verdi. Zülkifl aleyhisselâm Mûsâ aleyhisselâmın dininin emir ve
yasaklarını insanlara bildirdi. Tevrât'ı okuyup hükümlerini yerine getirdi.
Tebliğ vazifesini hakkıyla yerine getirdikten sonra Şam beldelerinden birinde
vefât etti.[3]
Taberî'de yer alan bir rivayete göre Zülkifl (a.s), Şam'da
otururdu. Oradaki halkı Allah'a inanmaya, O'na ibadet etmeye ve dürüst bir
şekilde yaşamaya çağırdı ve orada vefât etti.[9][2]
Zülkifl -aleyhisselâm-
da, Mûsâ -aleyhisselâm-'ın şerîati ile amel etmiş, insanlara Tevrât'ın emir ve
yasaklarını bildirmiştir.[4]