Hz. İbrahim`in Hayatı

Hz. İbrahim, Tevrat’ta bahsi geçen Abram peygamber olup, Kur’an (6, 74)’a
nazaran, Azar’in oğludur ve bu Azar ismi, kuvvetli bir ihtimal ile, uşağının adı
olan „Elazar“dan alınmadır. İbrahim’in ecdadının Tevrat’taki isimleri olan
İbrahim b. Tareh b. Nahur b. Sarug b. Argu b. Falag b. Gaber b. Şalih b. Kinan
b. Arfahşez b. Sam b. Nun,Taberi ve İbnü’l-Esir’de zikredilmektedir.


Abram b. Terah b. Nahor b. Seruc b. Reu b. Peleg b. Eber b. Şelah b.
Kinan b. Arpakşad b. Sam b. Nun, Tevrat, Tekvin, 11, 10-26’dekine tamamiyle
uymaktadır; yalnız Kinan adının, Tevrat, Tekvin, 5, 12’den alınarak bu secereye
idhal edilmiş olması muhtemeldir. Tevrat (Tekvin,11, 28)’ta anlaşıldığına göre,
İbrahim, Kildanilerin Ur şehrinden dünyaya gelmiştir.

Rivayet edildiğine
göre, İbrahim dünyaya geliş zamanı yaklaşınca, zamanın yıldızlar ilmiyle
uğraşan, kahin müneccimleri Nemrud’a gelerek ona: Senin bulunduğun diyarda
İbrahim adlı bir ğocuğun doğacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu çocuk büyüyünce
dininizde ayrılıklar yaratacak, putlarınızı, kırıp dökecektir. Sizi uyarıyoruz,
derler. Nemrud’un emriyle bulunduğu diyarda gebe kadınları nezaret altında
bulundurmuştu. Bu nezaretten ancak İbrahim’in annesi kurtulmuştu. Sebebine
gelince, Nemrud’un adamları, bu kadını muayene ettiler, gebeliği hakkında hiç
bir netice elde etmeden çekilip gittiler. Nemrud o sene içinde doğan bütün
çocukları öldürmüştü. İbrahim’in anasını doğum ağrıları tutunca, gece vakti
yakınında bulunan bir mağaraya giderek çocuğunu herkesten habersiz orada
doğurur. Çocuğu sarıp sarmalar, mağranın giriş yerini adamakıllı kapayarak,
çocuğunu yalnız başına Allah’a amanet ederek evine döner. Kocasına doğum
yaptığını dahi söylemez. Sonraları sık sık kimseye görünmeden mağraya giderek,
çocuğunu yoklar ve emzirir.

İbrahim, daha pek küçük yaşta iken, şahsi
bir takım tecrübeler neticesinde Allahın varlığını tanımış idi ki, Kur’an’ın
En’am süresinin 74-79. ayetlerinde şöyle geçmektedir: 74. İbrahim, babası
Azer’e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de
apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti. 75. Böylece biz, kesin iman
edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk. 76.
Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız
batınca, batanları sevmem, dedi. 77. Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi.
O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan
topluluklardan olurum, dedi. 78. Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira
bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak
koştuğunuz şeylerden uzağım. 79. Ben hanif olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan
yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.

Aynı rivayetleri,
ibrani dilinde yazılmış Şebet musar isimli kitapta (Smyrna, sa.109-111) ve Sefer
hayyaşar (Nuh faslı)’da buluyoruz. İbrahim ile Nemrud arasında vuku bulan ve
kısmen, ibrani edebiyatında da yer alan mücadelelere mütealik muhtelif kıssalar
arasında (al-Salabi, sa. 45-47 ve al-Kisa’i, sa. 125-140) ve Kur’an (21,
57-70)’a dayanan şu aşağıki menkıbeyi zikredelim:

Bir gün İbrahim’in
kavmi, Allaha kurban kesmek üzere, şehirden çıktı. İbrahim, keyifsiz olduğunu
bahane ederek, şehirde kaldı. Eline bir balta alıp, üstü yiyecekler ile dolu
masaların bulunduğu puthaneye gitti. „Niçin yemiyorsunuz?“ diye sorduktan sonra,
putlardan birinin elini, ökekinin ayağını, üçüncüsünün de kafasını kesti.
Baltayı en büyük putun eline verdi ve bütün yemekleri onun önüne koydu. Şehir
halkı, geri döndüklerinde, bu hali görünce, İbrahim’den hesap sordular; o da,
cevap olarak dedi ki: „Doğrusunu isterseniz, bu işi yapan, en büyükleridir;
eğer, konuşabilirlerse, sorun!“ Bunun üzerine, ahali: „Biliyorsunuz ki,
konuşmazlar.“ diyince, İbrahim: „Demek, Allahtan gayri öyle şeylere tapıyorsunuz
ki, size ne faydası, ne de zararı dokunabilir, öyle mi? Size de, ibadetinize de
yazıklar olsun!“dedi.

Bunun üzerine Nemrud, İbrahim’i öldürmeğe karar
verir. Kavmine hitaben de, „Putlarınıza yardımcı olun, İbrahim’i ceza olarak,
ateşe atın.“der. İbrahim için ateş yakılır. İbrahim’i ateş yığının üzerine
koyduklarında, gaipten bir ses ateşe „Ey ateş! İbrahim’e karşı soğuk ol,
selametli ol!“diye seslenir. İbrahim ateşin içinde, üç veya yedi gün kaldıktan
sonra, sağ ve salim çıktı. Nitekim, Nemrud tamamen mağlup olduktan sonra,
İbrahim Halil (Allahın dostu) unvanını alarak, maiyeti ile birlikte, Ur şehrini
terkedip, firavunların diyarı olan Mısır diyarına göç etmişlerdi.
Mısır’da
İbrahim’in güzel zevcesi Sara (Sare)’ın güzelliğini duyan Firavun, İbrahim’e
haber salarak Sara ile birlikte yanına gelmelerini emretmişti. İbrahim Sara ile
birlikte Firavun’un huzuruna çıkarıldı. Firavun ona: „Yanında bulunan bu kadın
kimdir?“diye sordu. İbrahim „kızkardeşimdir“ cevabını verdi. Firavun İbrahim’e:
„Onu süsle ve bana gönder“der. İbrahim çaresiz Sara’yi süsleyerek Firavun’a
gönderir. Sara Firavun’un yanına girince, Firavun, Sara’ya dokunmak isteyince,
eli tutmaz oldu ve ancak Sara’yi serbest bıraktıktan sonra, iyileşti. Bunun
üzerine Firavun kendi cariyelerinden Hacer’i Sara’nın yanına katarak birlikte
İbrahim’e gönderir. Böylece Sara Hacer’le birlikte İbrahim’in yanına döner.


Filistin’de, İbrahim soğuk ve berrak suyu olan bir kuyu kazdı. Ahalinin
yaptığı fena muameleler neticesinde, İbrahim oradan ayrılmak mecburiyetinde
kaldı; o gidince de, su çekildi. Ahali arkasından koştu ve geri dönmesini rica
etti. Fakat İbrahim bu ricayı reddetti; kendilerine 7 dişi kuzu verdi (Tekvin,
21, 30). Bu kuzuları kuyunun başına bırakırlarsa, suyun tekrar çıkacağını
söyledi. Hayz halinde bulunan bir kadın kuyudan su çekince, su tamamen çekildi.
İbrahim, 80 yaşında olduğu halde, Kadum köyünde kendi kendini sünnet etti.
Taberi (c.1,sa.201-202)’ye göre, İbrahim 200 yaşında vefat etmiştir. Bir
rivayete göre de, İbrahim 175 yaşında öldü ve Habrun’daki ecdat makberesinde
Sara’nın yanında gömüldü.